7 Şubat 2010 Pazar

Bilge Tunyukuk

Bilge Tunyukuk
Yrd.Doç.Dr. Saadettin Gömeç
DÜNYA milletlerinin içinden çıkan devlet adamları arasında hiç şüphesiz, Bilge Tunyukuk’un yeri bambaşkadır. Bir kere Türk olması hasebiyle o, bizim için fevkalâde önemi haizdir. Bununla beraber Alman devlet adamı Bismarck ile eş tutulmaya çalışılan Tunyukuk, elbette ki bize göre, ondan daha büyük bir dehâdır. Konumuz Bismarck’ın yaptıklarıyla Tunyukuk’un icraatlarını kıyaslamak olmadığından, bunu burada tartışmanın gereğini duymuyoruz.
Kendi kitabesinde Çin’de dünyaya geldiğini ifade eden Tunyukuk’un, bu sözüne binaen onun Çinli olduğunu iddia edenler var ise de, bunun pek doğruluk payı yoktur. Tunyukuk hakkında araştırma yapanlar, onun Çin başkentinde eğitim gördüğünü de belirtmektedirler. Tunyukuk ölmeden önce, muhtemelen 716-725 yılları arasında Yukarı-Togla vadisinde, Bayan-Çokto’da, Naşela ile ırmağın sağ kıyısı arasında (bugün Moğolların Nalayh diye adlandırdığı bölgede) kendi adına iki parça taştan meydana gelen bir yazıt diktirmiştir. Taşların çepeçevre etrafında Çinli oymacılar tarafından yapılan sekiz tane heykel vardır ki, hepsinin başı kırılmıştır. Burada takriben 150 metre uzunlukta sıralanan balballar da mevcuttur. Bununla beraber, 2001 yılında başkanlığını yaptığımız bir ilmî çalışma heyeti, Tunyukuk Yazıtlarının olduğu yerde jeofizik, harita ve restorasyon faaliyetlerinde bulunmuş; yazıtlar üzerinde koruma tedbirleri uygulamış, külliye içerisindeki heykeller buradaki müze eve taşınmıştır.
Üç kagana hizmet eden (İl-teriş, Kapgan, Bilge) Tunyukuk’un hâtırası öldükten sonra da yaşamıştır. Şimdiye kadar Tunyukuk Yazıtında Köl Tigin’in adının geçmemesi ve Bilge’ye burada sıkça yer verilmemesi gibi bazı sebeplerden dolayı, 716 yılındaki ihtilâl sırasında, Tunyukuk’un Bilge ve Köl Tigin’e muhalif olduğu sanılmıştır. Ama durum hiç de öyle değildir. Biz bunu çeşitli kitaplarımızda ve yazılarımızda izah etmeye çalıştık. Uygur beglerinden Temür-Buka’nın, çince Uygurların menşei ile ilgili yazıtında da o ve soyu saygıyla anılmışt ır. Kendi aralarındaki çekişmeleri bir kenara bırakacak olursak, her şeye rağmen Tunyukuk Türk milletinin yetiştirdiği en büyük ve en zeki devlet adamlarının başında gelir. İleri görüşlülüğü ve dehâsı sayesinde, zamanında Türk milleti en görkemli günlerini geçirmiştir. Bu yüzden biz Tunyukuk’un kolay kolay unutulmayacak bir kişi olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla Türk milletinin hâfızasında şu veya bu şekilde mutlaka yer etmiş olması gerekmektedir. Nasıl ki, meşhur Kapgan Kagan’ın oğlu Tonga Tigin, öldükten sonra unutulmayarak Tonga Alp Er ya da Alp Er Tonga olarak Kaşgarlı Mahmud’daki Afrasyab ile birleştirildiyse, Tunyukuk’un da Türk destanlarında yaşadığını zannediyoruz.
Tunyukuk kendi yazdırdığı kitabesinde; güçlü ve cesur kaganı ile beraber düşmanlarını nasıl alt ettiklerini bizzat anlatmaktadır. Çünkü hem batıya, hem doğuya, hem de kuzeye yapılan birçok seferde Tunyukuk ön plândadır. Meselâ 693 senesinde, Çin’e Kök Türk akınları başladı. Kapgan Kagan’ın Çin’e yapılan bu seferlere karar vermesinde Tunyukuk’un büyük payı vardır. O kitabesinde; Türk milleti yaratılalı, Türk kaganı oturalı, Şantung şehrine, denize, ulaşmış olan yok idi. Kaganıma arz edip ordu sevkettim. Şantung şehrine, denize ulaştırdım. Yirmi üç şehir zaptedildi, demektedir. 709’larda Çin’in, On-Oklar ve Kırgızların Kök Türklere düşman olmaları üzerine büyük devlet adamı Tunyukuk, gece-gündüz düşünüp bir savaş plânı hazırlamış ve ilk önce Kırgızlara vurmanın doğru olacağına karar vermiştir. Çünkü On-Oklar ile Çinliler gelmeden Kırgızların işini hâlletmek daha kolaydır. Tunyukuk’un yazıtında bu olaylar şöyle anlatılmaktadır: Çin imparatoru ve On-Ok kaganı düşman oldu. Bunlardan başka olarak Kırgızların güçlü (veya Kırgız Küçlüg Kagan) kaganı da düşman oldu. Bu üçü anlaşıp Altun-Yış üzerinde buluşmayı kararlaştırmışlardır. Kök Türklere karşı ordu sevketmeye karar verdiler. Onlar bu işi yapmazsa, Kök Türklerin onları teker teker ortadan kaldıracağından korkuyorlardı. Çünkü kaganı ve ayguçısı bilge olan Kök Türkleri yalnız başlarına alt edemeyeceklerini çok iyi biliyorlardı. Ayrıca Oguzları kandırmaya da çalışmışlardır. Bunun üzerine Bilge Tunyukuk gece-gündüz uyumadan onlara karşı bir plân hazırlamıştır. İlk önce Kırgızlara doğru bir ordu göndermeyi düşünmüş ve bunun için harekete geçmiştir. Kırgızlara ulaşmak için Kögmen dağlarının geçilmesi gerekmektedir. Ancak kar yüzünden bütün yollar kapanmıştır. Fakat Az ülkesinden doğru oraya gitmenin mümkün olduğu öğrenilmiş ve Anı Suyu boyunca ilerlenmiştir. Zorlu bir uğraştan sonra Ak-Termel geçilmiş, ancak orduya yol gösteren kılavuz yolu şaşırdığı için cezalandırılmıştır. Kaganın emri üzerine askerin daha hızlı hareket etmesi için buyruk verilmiştir. Anı Nehri boyunca gece-gündüz yol alan Kök Türk ordusu, Kırgızları anî bir baskınla uykuda yakalamıştır. Burada yapılan büyük savaşta Kırgızların büyük bir kısmı öldürüldüğü gibi, kaganları da ölmüştür. Kök Türk kaganına Kırgızlar neticede itaat etti. Daha sonra Kök Türk ordusu Kögmen yolu ile Ötüken’e geri dönmüştür. 710 yılının sonlarına doğru, Sogdları düzene sokmak için yapılan bir Temir Kapı seferi vardır. Tunyukuk Yazıtında bu olay şöyle anlatılmaktadır: Yinçü-Ögüz geçilerek, Tinsi oglunun yattığı kutlu Ek-Tag’a ve oradan Temir-Kapı’ya ulaşılmıştır. İni İl-Kagan’ın başkanlığında yapılan fetih ve Türk adaletini yayma hareketinin sonucunda Tezik, Tokar ve Suk adlı bir kişinin liderliğindeki Sogdak halkı Türk milletine boyun eğmiştir. O zamana kadar Türk milleti Temir-Kapı’ya ve Tinsi oglunun yattığı dağa kadar gitmemişti.
Bilindiği üzere Tunyukuk Yazıtı, Orkun’daki Bilge ve Köl Tigin Yazıtlarından ortalama 450-500 km daha doğudadır. Bunun sebebi çeşitli şekillerde izah edilmekle birlikte, bize göre; Tunyukuk yaşlandığı sıralarda devlet işlerine pek karıştırılmamıştır. Ancak bütün hayatı, gençliğinden itibaren devlet idaresi içinde geçmiş bir kişiye bu durum ağır gelmiş olabilir. Dolayısıyla, ya kendiliğinden Köl Tigin ve Bilge’ye kızarak ailesiyle beraber ülkenin doğu sınırlarına gelmiş veyahut da merkezden zorla uzaklaştırılmış da olabilir.
Türk milletinin geleceğinin belirlenmesinde İl-teriş Kagan ile birlikte gördüğümüz Tunyukuk, daha sonra Kapgan ve Bilge devrinde de önemli kararlara imza atmıştır. Bunun en güzel örneklerinden biri olarak, Bilge Kagan’ın Türk ülkesinde şehirlerin ve budist mabetlerinin yaygınlaştırılması fikrine karşı çıkmasını, atlı asker ve konar-göçer olan Türklerin şehirleri savunmalarının zor olacağını ve Budizmin Türk karakterini zayıflatacağını ileri sürmesini, Bilge’nin de onun bu fikirlerini kabul etmesini gösterebiliriz. Tunyukuk’un vermiş olduğu bu karar Türk tarihi açısından son derece önemlidir. Çünkü bu sayede devlet yıpranmamış ve kendinden sonra gelecek olanlara sağlam bir temel bırakılmıştır. O aynı zamanda üstün bir savaş zekâsına da sahiptir. Meşhur Kırgız seferi bunu göstermektedir. Ülkenin kaderinin tayininde ömrünün son zamanlarına kadar hep etkili olmuştur. Yazıtında o şöyle diyor: “İşi-gücü çevirdim. Büyük ordular gönderdim. Kontrol noktalarını çoğalttım. Baskın yapılacak düşmanı getirirdim. Kaganıma asker yollattırırdım. Tanrının iradesiyle Türk milletine düşman getirmedim. İl-teriş Kagan ve ben kazanmasam millet yok olacaktı. O ve ben kazandığım için ülke yine devlet oldu. Halk yine millet oldu. Ben artık ihtiyarladım”.
Netice olarak, Türk milletinin tarihinde ve kültüründe bu derece etkili olmuş bir şahsiyetin, sadece Kök Türkçe ve Çince yazılı kaynakların dışında da Türk milletinin hâtıralarında yer etmiş olabileceğini sanıyoruz. Dolayısıyla Bilge Tunyukuk’un hayatı boyunca yapmış olduğu bu üstün hizmetler mutlaka Türk milletinin sözlü edebiyatına da girmiştir. Bu yüzden Türk tarihinin ve kültürünün belgeleri arasında yer alan Türk destanlarını, hususiyetle Oguz-nâmeleri incelediğimizde, buralarda adı geçen birtakım devlet büyüklerinin özelliklerinin Tunyukuk’a benzediğini söyleyebiliriz.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder